21 Şubat 2011 Pazartesi

TAM NAMAZ KILACAKTIM...

 O ALTMIŞ YAŞLARINDAYDI Ona göre insan dünyaya bir kez gelmişti Öyleyse hayatın tadını çıkarmalıydı.Bu sebeple İslâmî hayatla arası yoktu Ona göre insanlar ihtiyarlayıp beli büküldüğü zaman namaz kılmalı ve örtünmeliydi.Yeğeni Zerrin örtündüğü zaman şok olmuştu Onu bu hayattan sürekli uzaklaştırmaya çalıştı:Kızım sen daha çok gençsin Bu yaşta öcüler gibi nasıl kapanıyorsun Hem kocan seni beğenmez Eskisi gibi süslen püslen Bu ne, temizlikçi kadınlara dönmüşsün” deyip, Zerrin Hanım’ı vazgeçirmeye çalışıyordu Zerrin Hanım ise:
Dostum Zerrin Hanımın teyzesiydi…
Hayatı yaşamayı, gezip eğlenmeyi pek severdi.


“Teyzeciğim, eşim benim bu halimden memnun Onun gözü şimdiye kadar başka kadınlarda olmadı ki, bundan sonra olsun” diyerek itiraz ederdi Fakat teyzesi ikna olmaz itirazını sürdürürdü:
“Şimdiye kadar güzeldin Şimdi güzelliğini kapattın Onun için eşinin gözü başka kadınlara kayabilir”
Ablam açık, ama kocası her gün bir kadınla geziyor Buna ne diyeceksin? Eğer bir erkek başka kadına ilgi duyarsa bunu ancak dini duyguları engelleyebilir Zaten dinimizde bir erkeğin başka kadına başka gözle bakması haram”Aslında Zerrin hanımın teyzesi kendisini çok seviyordu Kendine göre kurtulmasını istediğinden üstüne düşüyor, yeni tarz hayatından vazgeçirmeye çalışıyordu Bu yüzden karşılıklı konuşmaların ardı arkası kesilmiyordu:
Peki teyzeciğim, ya hacca gidemeden, yaşlanmadan ölürsem?”
“Canım bu yaşta ölümü düşünme”
Zerrin’in teyzesi sıkıştığında saldırganlaşıyordu: “Senin kafan örümceklenmiş Ne yapsak içine bir şey girmiyor Hiç aynaya bakmıyor musun? Eski Zerrinle yenisi arasındaki farkı görmüyor musun? Allah aşkına kızım kendini neden kandırıyorsun Sinema yok, tiyatro yok, dans yok, müzik yok Peki bu nasıl
“Eşin nasıl da seni böyle geri kafalı yaptı? Beynini yıkadı?”

“Yapma teyzeciğim Uzun sandığın hayat çok kısadır Göz açıp kapayıncaya kadar geçer Sonra sen de pişman olursun Gel sen de Allah’a kul ol”

“Neee Senin gibi öcü mü olacağım Hele dur daha çok var”
“Bir gün iş yerimde kadınlık gururumun kırıldığını hatırlıyorum İşe makyajsız gitmiştim O gün yabancı misafirler firmayı gezmeye gelecekmiş Müdür yanıma gelip“Zerrin Hanım bugün o muhteşem güzelliğiniz neden yok?” dedi Ben de:“Güzelliğimin işimle ne alâkası var?” dedim Bana: “Efendim, siz bizim iş yerimizde vitrinimizsiniz Sizin güzel olmanız gerek” “Ben bir iş yaptığımı sanıyordum Adamlar beni meğer bir süs eşyası, dekor olarak görüyorlarmış!Artık örtüm sayesinde bu tür aşağılanmaktan kurtuldum”“Bunlar sana şimdi heyecan verir ama sonra usanırsın” “Bu geçici bir heves değil teyze Bak dilersen sana bir şey okuyayım: “Dünya durmuyor gidiyor İnsan da beraber gidiyor Sen de yolcusun Bak ihtiyarlık şafağı kulaklarının üstünde doğmuştur Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış Vücudunda yerleşmeğe hazırlanan hastalıklar ölümün keşif kollarıdır Ama ebedî ömrün önündedir O ömürde göreceğin lezzet, ancak bu fani ömürde çalışmalarına bağlıdır Senin o sonsuz ömürden hiç haberin yok Ölüm seni uyandırmadan uyan” “Sen bunları nereden okuyorsun?” Said Nursi’nin Kur’an tefsirinden” “Eyvah, nereden buldun bu kitapları? Yoksa sen nurcu mu oldun? Konuşmalarından belliydi zaten Demek nurculara karıştın ha?” Teyzesi, toplumda yalan yanlış dolaşan kanaatlerini bir bir sayıp dökmeğe başladı: “Eskiden beri biz gazetelerde nurculuğun fena bir şey, “irticai” faaliyetler olduğunu okurduk Said-i Nursi’nin bütün hayatı hapiste geçmiş Tehlikeli ve suçlu olmasa hapse atarlar mıydı?” “Teyzeciğim, tüm kulaktan dolma yanlış bildiklerini gerçek sanıyorsun Oysa piyasada çok silik söz dolaşıyor Peygamberimizi de yurdundan göç etmek zorunda bırakmadılar mı? Peki peygamberimiz tehlikeli ve suçlu olduğu için mi onca zulmü yapmışlar? Üstelik Said Nursi’ye açılan bütün davalar beraatla sonuçlanmış Bunu da biliyor muydun?” Teyze saplantılarından bir türlü vazgeçmiyordu: “Bak evlâdım böyle şeylerle uğraşma Sana ne nurculuktan, sana ne Said Nursi’den Şu üç günlük dünyada ye, iç, eğlen” “Peki insanın dünyaya gönderilişinin bunlardan başka bir gayesi yok mu? Nereden gelip nereye gittiğini, onu bu dünyaya göndereni düşünmesin mi? Yaratıcının emirlerine göre yaşamasın mı?” “Canım dedim ya bu işi yaşlanmaya bırak Sonra gençliğin gider, pişman olursun”
Zaman böyle akıp giderken, Zerrin hanım arada gelip olan biteni benimle paylaşıyordu Son görüştüğümüzde teyzesi ile ilgili çok farklı şeyler söyledi: “Teyzemle bu tartışmalarımız sürüp giderken aradan az zaman geçti ve teyzem ne yazık ki kansere yakalandı! Artık bütün gün yatıyordu Hastaneye kaldırılmıştı Ziyaretine gittim:“Teyze” dedim “Benden bir istediğin var mı? Sana nasıl yardımcı olabilirim?” Teyzem yüzüme çaresiz ve pişmanlık dolu gözlerle baktı:“Zerrin otur yanıma,” dedi

Titreyen elleriyle ellerimi tuttu Derin bir “ah!” çekti Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu Bütün vücudu sanki büyük bir fırtınaya tutulmuştu Kesik hıçkırıklar arasında:


Sen haklıymışsın” dedi “Gerçekten hayat çok kısaymış, dünya faniymiş Bilmedim, bilemedim Sanıyordum ki, Azrail benim kapımı hiç çalmayacak Yaşlandığımda namaz kılacaktım, hacca gidip tövbe edecektim Yanılmışım Şimdiye kadar yaşadığım hayattan elimde sadece acılar kaldı Şimdi sadece namazlarımı kılmak istiyorum”
Teyzem bana yıllardır dindarlığımdan dolayı yapmadığını bırakmamıştı Özellikle tüm felsefesini yaşlanınca örtünüp ibadet etmek üzere kurmuştu Ama şimdi o felsefesinin iflas ettiğini, bir işe yaramadığını acılar içinde itiraf ediyordu Ama iş işten geçmişti Teyzemi mahcup etmemek için başımı önüme eğdim Ama o tüm pişmanlık dolu sözlerle itirafını sürdürdü: “Namazlarımı kılacaktım Ama artık günlerim sayılı Ahhhh! Tekrar dünyaya gelsem, sadece Allah’a ibadet ederim Ömür bitmez, yıllar tükenmez sandım Ne olur benim için dua et” dedi ve gözlerini yumdu

Teyzemin çaresizlik içindeki pişmanlığı bana Üstad Bediüzzaman’ın şu ifadelerini hatırlattı:

Eyvah, aldandık Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik Evet, şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rüya gibi geçti Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgar gibi uçar gider”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler